Karanlık Kütüphane: Ahmet Oran ve Işıl Eğrikavuk, Galeri Rampa Istanbul
Deniz Caglar

Uzun süredir Londra'da yaşayan biri olarak gectigimiz haftaki Istanbul ziyaretimde Marc Quinn'in Aklın Uykusu'nu bitmeden son bir kez daha gördükten sonra soluğu takip ettiğim galerilerden Rampa’nın izleyicilerle buluşturduğu yepyeni iki sergisinde aldım. Galerinin alt katı Ahmet Oran’ın yeni sergisine ev sahipliği yaparken, üst kattaki proje mekanında ise Işıl Eğrikavuk’un “Karanlık Kütüphane” si sanatseverlerle buluşuyor.
Çağdaş sanatta soyut resime getirdiği alternatif yaklaşımla hep ilgimi çeken bir isim olmuştur Ahmet Oran. Sanatçının Rampa'da dört yıl aradan sonra gerçekleşen sergisinde otuz yıla uzanan kariyerindeki farklı dönemlerden seçilmiş eserlerini yenileriyle karşılaştırabilme imkani buldum.
Viyana Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi’nde Prof. Carl Unger Atölyesi’nde resim, vitray ve grafik eğitimi alan Oran’ın son çalışmalarında, erken dönemlerinde rastladığımız monokrom tuvaller yerlerini zengin renkler ve grafik yönüyle dikkat çeken ve gitgide büyüyen tablolara bırakmış gözüküyor.
Soyut Resim Sanatında Oluşum
Resimlerin en ayırt edici özelliği ise kendi oluşum süreclerini görünür kılıyor olmaları. Sanatçının kullandığı teknik, izleyicinin boyanın tuvale kondurulduğu ilk andan bitişe kadar tüm evrelere birebir tanıklık etmesine olanak sağlıyor.
Oran işlerinde öncelikle macunsu boyayı tuvale doğrudan uygulayarak boyanın maddesel yapısını vurguluyor. Daha sonra resmin en üstündeki boya tabakasını kendine özgü tarzıyla spatula darbeleriylesıyırıyor; böylelikle alttaki renk katmanlarını açığa çıkarması sonucunda, eserlerde çalışma sürecinin kendisini odağa yerleşiyor. Taze boyanın kazınmasıyla oluşmuş lirik ve geometrik formlar renklerin baskınlığıyla soyut figürlere dönüşürken, kanvas üzerinde yapıldığı anı görünür kılıyor.
Boyaların sürülme metodları, reaksiyon süreleri, karışımlarından doğan renk kırılmaları... Olgunluk evrelerindeki sanatçının sezgisel keşfi masif boya katmanlarını ışık yayan bir hafifliğe dönüştürürken, resim sanatında 'oluşum' üzerine etkileyici bir görsellik sunuyor. Çalışmaların çokkatmanlılığı ise, gizli kalmış ikinci bir tuvalin olasılığını sorgulatarak, izleyiciyinin dikkatini ve sezgilerini sürekli olarak canlı tutuyor.
Gerhard Richter’den Malevich’e
Soyut resmin bu tarzı, yine etkilendiğim isimlerden Gerhard Richter’in çalışmalarıyla başlayan postmodern soyutlamanın önemli bir örneğini oluşturuyor. Richter 1970'li yılların başında yarattığı tek renkli resimlerinde, önceden oluşturduğu izlerin merdaneyle ya da parmak uçlarıyla üzerinden geçerek siliyordu. Oran da bu bağlamda, resme heyecan verici, güncel bir katkıda bulunuyor. Oran'ın eserlerinde bir yandan Jackson Pollock’ta görülen bağımsızlık yeniden ele alınırken, diğer yandan Piet Mondrian’dan, Kazimir Malevich’e, Brice Marden’e uzanan etkiler; sanatçının bütünleyici bir ağ içinde kurguladığı çizgiler, formlar dikkat çekiyor.
Sergiye, Ahmet Oran’ın bir tuvalle olan serüvenine başından sonuna tanıklık eden bir dökümanter video eşlik ediyor.
“Karanlık Kutuphane”
Rampa’nin üst kattaki proje mekanında ise Işıl Eğrikavuk’un “Karanlık Kütüphane” isimli sergisi yer alıyor.
2012 yılında Türkiye'nin ilk güncel sanat ödülü olan Full Art Prize'ı kazanmış Işıl Eğrikavuk’un “Karanlık Kütüphane” adlı sergisi, sergiye adını veren videoyu ve sanatçının bu sergi için özel olarak ürettiği interaktif bir yerleştirmeyi bir araya getiriyor.
Eğrikavuk’un video serisinin ilki olan Karanlık Kütüphane, 1980 yılının Eylül ayında kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılarak iki yıl boyunca bir kütüphaneye kapatılan 12 kişinin hikayesini, kaçırılanlardan birinin ağzından aktarıyor.
Bir video röportaj olarak başlayan Karanlık Kütüphane, her gün kendilerine verilen konu başlıklarını bulup kitaplardan silmekle görevlendirilen mahkumlardan biri olan Mart'in başından gecenleri İngilizce olarak anlatırken bir anda Türkçe konuşmaya başlaması ile kırılıp farklı bir boyut kazanıyor.
Eğrikavuk, kurguladığı gizemli bir kütüphane aracılığıyla izleyicileri bu yerleştirmenin aktif birer parçası olmaya davet ediyor. Kütüphane içindeki kitapların ve objelerin yerlerini değiştirebilen izleyiciler öykünün perdelerini aralıyor.
Sergiler 17 Nisan’dan 24 Mayıs’a kadar görülebilir.
Çağdaş sanatta soyut resime getirdiği alternatif yaklaşımla hep ilgimi çeken bir isim olmuştur Ahmet Oran. Sanatçının Rampa'da dört yıl aradan sonra gerçekleşen sergisinde otuz yıla uzanan kariyerindeki farklı dönemlerden seçilmiş eserlerini yenileriyle karşılaştırabilme imkani buldum.
Viyana Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi’nde Prof. Carl Unger Atölyesi’nde resim, vitray ve grafik eğitimi alan Oran’ın son çalışmalarında, erken dönemlerinde rastladığımız monokrom tuvaller yerlerini zengin renkler ve grafik yönüyle dikkat çeken ve gitgide büyüyen tablolara bırakmış gözüküyor.
Soyut Resim Sanatında Oluşum
Resimlerin en ayırt edici özelliği ise kendi oluşum süreclerini görünür kılıyor olmaları. Sanatçının kullandığı teknik, izleyicinin boyanın tuvale kondurulduğu ilk andan bitişe kadar tüm evrelere birebir tanıklık etmesine olanak sağlıyor.
Oran işlerinde öncelikle macunsu boyayı tuvale doğrudan uygulayarak boyanın maddesel yapısını vurguluyor. Daha sonra resmin en üstündeki boya tabakasını kendine özgü tarzıyla spatula darbeleriylesıyırıyor; böylelikle alttaki renk katmanlarını açığa çıkarması sonucunda, eserlerde çalışma sürecinin kendisini odağa yerleşiyor. Taze boyanın kazınmasıyla oluşmuş lirik ve geometrik formlar renklerin baskınlığıyla soyut figürlere dönüşürken, kanvas üzerinde yapıldığı anı görünür kılıyor.
Boyaların sürülme metodları, reaksiyon süreleri, karışımlarından doğan renk kırılmaları... Olgunluk evrelerindeki sanatçının sezgisel keşfi masif boya katmanlarını ışık yayan bir hafifliğe dönüştürürken, resim sanatında 'oluşum' üzerine etkileyici bir görsellik sunuyor. Çalışmaların çokkatmanlılığı ise, gizli kalmış ikinci bir tuvalin olasılığını sorgulatarak, izleyiciyinin dikkatini ve sezgilerini sürekli olarak canlı tutuyor.
Gerhard Richter’den Malevich’e
Soyut resmin bu tarzı, yine etkilendiğim isimlerden Gerhard Richter’in çalışmalarıyla başlayan postmodern soyutlamanın önemli bir örneğini oluşturuyor. Richter 1970'li yılların başında yarattığı tek renkli resimlerinde, önceden oluşturduğu izlerin merdaneyle ya da parmak uçlarıyla üzerinden geçerek siliyordu. Oran da bu bağlamda, resme heyecan verici, güncel bir katkıda bulunuyor. Oran'ın eserlerinde bir yandan Jackson Pollock’ta görülen bağımsızlık yeniden ele alınırken, diğer yandan Piet Mondrian’dan, Kazimir Malevich’e, Brice Marden’e uzanan etkiler; sanatçının bütünleyici bir ağ içinde kurguladığı çizgiler, formlar dikkat çekiyor.
Sergiye, Ahmet Oran’ın bir tuvalle olan serüvenine başından sonuna tanıklık eden bir dökümanter video eşlik ediyor.
“Karanlık Kutuphane”
Rampa’nin üst kattaki proje mekanında ise Işıl Eğrikavuk’un “Karanlık Kütüphane” isimli sergisi yer alıyor.
2012 yılında Türkiye'nin ilk güncel sanat ödülü olan Full Art Prize'ı kazanmış Işıl Eğrikavuk’un “Karanlık Kütüphane” adlı sergisi, sergiye adını veren videoyu ve sanatçının bu sergi için özel olarak ürettiği interaktif bir yerleştirmeyi bir araya getiriyor.
Eğrikavuk’un video serisinin ilki olan Karanlık Kütüphane, 1980 yılının Eylül ayında kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılarak iki yıl boyunca bir kütüphaneye kapatılan 12 kişinin hikayesini, kaçırılanlardan birinin ağzından aktarıyor.
Bir video röportaj olarak başlayan Karanlık Kütüphane, her gün kendilerine verilen konu başlıklarını bulup kitaplardan silmekle görevlendirilen mahkumlardan biri olan Mart'in başından gecenleri İngilizce olarak anlatırken bir anda Türkçe konuşmaya başlaması ile kırılıp farklı bir boyut kazanıyor.
Eğrikavuk, kurguladığı gizemli bir kütüphane aracılığıyla izleyicileri bu yerleştirmenin aktif birer parçası olmaya davet ediyor. Kütüphane içindeki kitapların ve objelerin yerlerini değiştirebilen izleyiciler öykünün perdelerini aralıyor.
Sergiler 17 Nisan’dan 24 Mayıs’a kadar görülebilir.